YATIRIM
Neye, neden, niçin? Evet, en kârlı yatırım neye? En başta Peygamberler olmak üzere yeryüzünde gelmiş geçmiş, topluma ve insanlığa mal olmuş insanlara baktığımızda sadece bir şey görüyoruz. Nedir o? Elbette ki Hz. İnsan. “Kalk ve uyar.” (Müddessir 2) Yani dolayısıyla dünyaya değil, mala mülke değil, altına akçeye değil, sadece insana yatırım yap. “Biz seni tüm âlemlere rahmet olarak gönderdik.”(Enbiya 107) Peki âlemlere rahmet olarak gönderilen Allah Resulü’nün dünyalık olarak neyi var? Hemen hemen hiç bir şeyi. Hz. Aişe’den gelen bir rivayette diyor ki: “Ben Peygamber (s.a.) geceleyin namaz kılarken, ayaklarım onun önünde uzatılmış olarak uyurdum, secde etmek istediği zaman ayaklarıma vururdu, ben (de) onları toplardım. O da secdeye varırdı.” Buradan ne anlıyorsunuz? Evinin ya da odanın çok küçük olduğu anlamı çıkmıyor mu? Evet o çıkıyor. O, ne yapıyordu; aslında dünyanın ve dünyalıkların geçici olduğunu çok iyi anlamıştı, onun için hiçbir dünyalığa dönüp bakmadı. Bunu en iyi Huneyn ganimetlerinden anlıyoruz. Peki dünyalıklara dönüp bakmaması onun insanlar gözündeki değerini düşürdü mü? Hayır diyebiliriz. Bin dört yüz küsur seneden beri en çok anılan kişi olması onun değerini ortaya koyuyor. Ama burada şunu anlamaya ihtiyacımız var; anmak mı anlamak mı? Bir bakalım bin dokuz yüz otuz sekiz yılında yapıldığı söylenen bir araştırmaya: dünyanın yüz on ülkesinden bilim ve araştırmalarda önde gelen insanları topluyorlar ve bir araştırma yapmalarını istiyorlar. Araştırma konusu “dünyada gelmiş geçmiş, insanlığa en çok hizmeti ve emeği geçmiş insanın tespit edilmesi.” Araştırma on yıl sürüyor ve on yıl sonra yaşayanlar tekrar toplanıyor ve ortak görüş Hz. Muhammed(sav). Kurul başkanı orda bulunan Karli adındaki Hıristiyan bilim adamına soruyor; Biliyorum ki sen katı bir Hıristiyansın, neden kendi peygamberin olan Hz. İsa değil de Müslümanlarınki. O da cevaben “o kendi nefsi yerine ümmetini tercih etmiştir” diyor. Peki ne yapalım? Onun anısına –mesela- her yere onun heykelini yapalım. Burada Mr. Karli devreye girerek; “Siz Onu anlamıyorsunuz, O buna karşı çıkardı. O şunu isterdi, mesela suyun olmadığı yerlere su getirip çeşmeler yapın, yani insanlığa hizmet edin.” demiştir. Onlar çeşme yaptırdı mı, bilmiyorum ama biz ne yapıyoruz? Şöyle kendimize dışarıdan bir baksak ne göreceğiz acaba. Mesela yalancı, faizci, zani, sözünde durmayan, hak yiyen, emanete ihanet eden ‘Müslümanlar’… İşin en garip tarafı bu tiplere sorulduğunda hemen hepsi Müslüman olduklarını söyleyecektir. Ne diyordu Allah Resulü; “Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman yerine getirmez ve ona güvenildiği zaman hıyanet eder” Aslında bunlar bir noktadan başlıyor? Bakara suresi 10. Ayette Allah şöyle buyuruyor: “Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır.” Bu ayetten anlaşılıyor ki kendimizi aldatmayalım, önce kendimize yatırım yapalım, sonra da etrafımıza yatırım yapalım. Yani yeniden iman edelim. Tıpkı Nisa Suresi 136. Ayette buyrulduğu gibi “Siz ey iman edenler! Allah’a, O’nun Elçisi’ne, O’nun Peygamberi’ne peyderpey indirdiği ilahî kelama ve daha önce indirdiği mesaja katıksız iman edin! Zira kim Allah’ı, meleklerini, vahiylerini, peygamberlerini ve Ahiret Günü’nü inkâr ederse, işte o derin bir sapıklığı boylamış olur.”
Haydi, yeniden Allah’ın biz insanlığa öğüt ve uyarısı olan mesajlarını anlamaya çalışalım. Hem bize sevdiğimiz birisinden bir mektup ya da mail gelse ne yaparız? Hiç beklemeden okumaya can atarız. Oysa bizi bekleyen altı bin iki yüz otuz altı (6236) tane mesaj var. Biz halen neyi bekliyoruz?
Selam ve dua ile kalbinizin sahibine emanet olun.
Muhittin Kandırmaz