TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR

Herkes birilerinin dosyasını tutar ve lazım olduğunda o dosyayı açarlar; zaaflarınıza bakarlar. Zaafınız kadına mı, paraya mı, makama mı, ırkçılığa mı, silaha mı, güce mi? Her neye ise zaafınız, sizi kullanmak isteyenler o şeyi size altın tepside sunarlar ve arkasından başlarlar size emir vermeye… Siz ya gafilce bu emirleri yerine getirirsiniz ya da silkinir kendinize gelirsiniz. Ki çoğu zaman ikincisi olmaz. Bunun örnekleri çok. İşte doğuda son yarım asırdır sadece ırkçılığı bahane ederek kimi birbirine kırdırdılar? Hal ortada; kiminin kazancı, kiminin kızı, kiminin oğlu, kiminin emeği.. Ne uğruna sömürüldü? Kim ne uğruna öldü/öldürüldü? Kocaman bir hiç. Peki, kazanan kim? Tabii ki kuklaları oynatanlar. Bu gün anlaşılıyor ki aklını ve vicdanını kiraya verenler oldukça, kuklacılara çok iş çıkar. Devlete düşen ise bataklığı kurutmaktır.

Son günlerde güzel gelişmeler olmuyor değil. Allah esirgesin ordumuz Suriye’ye girdi. Âcizane kendi kanaatim; bu işi belli bir yerde bırakmamalı, sonuna kadar gitmeli. Gidilmezse zaten onlar seni bitirir. O zaman tek seçenek, tamamının ipini keserek bütün faaliyetlerine son vermektir. Zaten bu iş belli seviyeye gelince bizim askerimize çok ihtiyaç olmayacaktır. Kendi vatanını ve kendi milletini düşünen Suriyeliler bu temizleme işine katılacaklardır. Hem zaten bu sınırların İngiliz ve Fransızlar tarafından masa başında çizildiğini bilmeyen yok. Bu sınırlar kalkmalı, son yüzyılda bu ümmetin üzerinde oynanan oyunlar bozulmalı. Ne yani batılıların sekiz yüz yıl boyunca vazgeçmeden ayrışma ve yok olma rüyasını gördükleri kardeşliğimizden yüz yıl içinde vaz mı geçeceğiz? Gördükleri rüyanın özü neydi biliyor musunuz dostlar: Yıl 1915, İngilizler Kudüs’ü işgal ettiklerinde başlarındaki İngiliz komutan ‘beni Selahaddin’in (Eyyubi) mezarına götürün’ der. Yaverleri Selahaddin’in mezarının Şam’da olduğunu söylerler. Olsun, der beni oraya götürün. Selahaddin’in mezarına gelince sandukasına tekme atarak ‘haydi kalk Selahaddin, bak biz sekiz yüz sene sonra buradayız’ der. Ne yani bu ayak oyunlarıyla bu aziz milletti sonsuza kadar uyutacağınızı mı sanıyorsunuz. Zaten çok da uğraşmaya gerek yok, siz soyu kesiksiniz. Hali pürmelaliniz ortada, birliğiniz çok sürmeyecek inşallah. Çünkü Rabbimiz sizin hakkınızda bizi müjdeliyor:
“Ancak inananlar, iyi işler yapanlar, Allah’ı çok ananlar ve kendilerine zulmedildikten sonra (rakiplerine) üstün gelmeğe çalışanlar böyle değildir. Zulmedenler, yakında nasıl bir devrime uğrayıp devrileceklerini bileceklerdir!” (Şuarâ-227). Ama bu olay bizim yatmamızla olmayacak biz üzerimize düşeni yaparsak olacak inşallah.

Korkmamak gerek, onlar dışardan toplu gibi görülebilirler ama unutmayın onlar kendi içlerinde darmadağınıktır, diyor Rabbimiz. Bize düşen mücadeleden kaçmamaktır. Unutmayın zulümle abad olunmaz. Son yüzyılda bu batılı zihniyet nereye girmişse kan, gözyaşı, ölüm ve zulümden başka bir şey götürmemiştir. Evet, Rabbimiz devranı dönderiyor, önemli olan bizim duruşumuz. Nemrudun yanında mıyız? Yoksa İbrahim’i yakacak olan ateşi söndürmeye mi uğraşıyoruz? Buradan söylüyorum bunlar bu zulümlerinin faturasını çok ağır ödeyecekler inşallah.

Selam, dua ve dua talebiyle.