TANRI’DA BENİM! ŞEYTAN’DA!
Kim Rahman’ın Zikri’ni görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona şeytanı musallat ederiz de, kendisi onun uydusu (arkadaşı) haline gelir. Zuhruf:36
Kibrinden dolayı eğilip bakmadığı ayaklarının ucundaki reel (gerçek) leri görmeyen veya görmemezlikten gelen, düşünce yoksunu şu insanın; bugün en fazla kafa yorması gereken hususların başında;
Müslüman coğrafyada kan ve gözyaşı hiç eksik olmazken, müslümanların emperyalist ülkelerin oyununa -onların konforlarını daha da arttırcasına- neden bu kadar kolay geldiğidir.
İslam bir “vahdet” dini iken, müslümanlar neden vahdetten bu kadar uzak?
Birbirimize düşmeye o kadar mütemayiliz ki ufacık bir nifak tohumu fazlasıyla işe yarıyor. Bazen ulus, bazen de mezhep hatta cemaat/ grup girdabında kayboluyoruz.
“Kusursuz olan İslam; Müslümanlar değil” sözünü siz de çok sık görüyorsunuzdur. “İnanmışsanız üstünsünüz” ayeti ile birlikte ele aldığımızda “kusursuz bir dinin müntesibi olan bizler, her nedense inancın hayata tatbiki noktasında olması gerekenin çok dışında zaaflar sergiliyor ve türlü zilletleri yaşamaya kendimizi mahkûm ediyoruz”.
Yani işin edebiyat kısmını ve hamaseti çok iyi beceriyor ama fiiliyat (uygulama) hususunda sınıfta kalıyoruz.
Bu dünyada yapılan her şeyin, karşılığını bu dünyada göreceğiz diye bir kaide yok ama sizce de eksik olan ve yolunda gitmeyen bir şeyler yok mu?
Birbirimizi suçlayarak bir netice elde edemeyiz ama eksikliklerimizi tamamlamadığımız müddetçe bu devran de böyle gider.
İtidal, adalet ve hikmetle yüzyıllarca dünyaya hükmeden bir neslin evladı olmakla övünen bizler de önceliklerimiz değişti.
Önceliklerimizle beraber kafa yapımız, düşüncemiz erozyona ve mutasyona uğrayarak şekil değiştirdi.
Dil; üstün kıvraklık ve kayganlık becerisiyle her söz ve eylemlerimize bir mazeret kılıfı uydurarak minareyi çaldı.
“Yeri geldi mi birer şeytan, yeri geldi mi birer meleke dönüşen bukalemun ruhlu varlıklara” dönüşen zihniyetlere öyle bir büründük ki tek tanrı inancı yerine –Putları kırıp büyüğün boynuna baltayı asan İbrahim’in toplumu gibi- çok tanrılı din sahipleri olduk. Bu tanrıları konum, sınıf ve makamlara oturtarak küçük ve büyük tanrılar diye adlandırdık.
Küçücük putlarımızın yanına bunları kontrol edebileceğini düşündüğümüz büyük putçuklar yerleştirdik.
Bu şeytan ötesi düşüncelerle; hakkından gelemediğimizi dillendirdiğimiz ”Ben Allah’tan korkarım diyen” şeytanı bile alt ederek, kendimizi tanrı yerine koyup Allah’la yarışma cihetine gitme ahmaklığında bir hayat yaşama arzusu ve hırsıyla, zamanda sürüklenip duruyoruz.
Dilimiz de dillendiremediğimiz ve yüreğimizin derinliklerinde gizlediğimiz “Enel hak” düşüncesini “Kalplerde olanları en iyi bilen Allah’tır.” gerçeğini bilmemize rağmen,
bu nasıl bir akıl tutulmasıdır ki Yaratıcıya meydan okuyoruz anlamış değilim
ve anlamakta da zorlanıyorum.
İşte bu düşüncelerle sarsılıyorum,
Sarsıyor beni gerçekler, korkuyorum.
Başımıza gelecek olanlardan,
Yer sarsıldıkça sarsıldığında…
İnsan neler oluyor dediği o günden…
O kıyametten… Korkuyorum