SİNEKLER VE İNEKLER
Mide bulandıran sineklere karşı; değil inek, binek dahi olmama adına, bugün bir masal anlatasım geldi sizlere…
Bir varmış bir yokmuş… Dünyanın bir köşesinde; İneklerin huzur içerisinde mutlu yaşadığı ve yemyeşil otlakların olduğu İnekistan diye bir ülke varmış.
İnekistan’da yemyeşil meraların, suların aktığı, her türlü nimetin sunulduğu bu ortamda, rahat ve bolluğun verdiği bir rehavetle işleri güçleri ve tüm dertleri ağız ile işkembe arası ot yemek olan inekler; yan gelip yatarak geviş getirmekle meşguller.
Sağılmaya müsait ve üretimleriyle faydalı bu canlılar, büyük olan kafalarıyla düşünmeden ve şuursuzca gücün simgesi olan kuyruklarını sallayarak özgürce yaşarlar.
Öbür tarafta İnekistan’a komşu bataklıklarda rezillik ve sefalet içerisinde yaşayan farklı cins ve grupları bulunan Sineklerin yaşadığı Sinekistan diye bir ülke daha varmış.
İneklerin Huzur, bolluk ve mutluluk içerisinde yemyeşil otlaklarda yaşamalarını hazmedemeyen, yokluk ve pislik içerisinde, pisliğe konarak kan emen ve sömürü ile yaşayan sinekler; Kin ve hasetle, inekleri sömürüp kanlarını daha iyi emebilmek için sinsi bir plan kurmaya karar verirler.
Öncelikle bu emellerinin önündeki en büyük engel olan ve onlara büyük kayıplar veren İneklerin kuyruğundan kurtulmaları gerekir.
Sineklerin saldırılarından kendilerini koruyan ve ayıplarını örten bu kuyruktan kurtulmadıkça ineklere herhangi bir zarar veremeyeceklerini çok iyi bilen sinekler; toplanır ve ineklerle diyaloğu olan vakvakçı kurbağa ile Kurnaz tilkiye çıkarcı bir teklifle giderler.Böylece planlarını devreye sokmaya başlarlar.
Çıkarcı Kurbağa bağırtılarıyla, Tilki de kurnazlığıyla başlarlar inekleri övmeye…
Bağırtılarla kafası şişen ve Övgülere kanan öküz kafalılar; Bu hain ve çıkarcılara değer verip yanlarında onlara yer verirler.
Bir süre sonra kurbağa ile tilki, İneklere: “Herkes size özeniyor ve sizin gibi olmak isterken, tüm bu güzellikler size verilmişken şu sırtınızda duran kuyruk sizin güzelliğinize yakışmıyor. Hem size ağırlığı ile yük oluyor, hemde sizin cinsel güzelliğinizi de örtüyor. Onsuz halinizi düşünüyoruz da ne kadar güzel olurdunuz.” demeye başladılar.
Bu övücü sözler üzerine inekler bu konuyu değerlendirmek için bir araya gelirler.
Sonuç; Güçlerinin simgesi, düşmanlarının korkulu rüyası ve hayatta varoluşlarının kaynağı olan kuyruklarını daha güzel görünme adına kesmeye karar verirler.
Kendi eliyle baltayı ayağına vuran ve kendi sonlarını hazırladığının farkında olmayan ineklerin kuyruklarının kesildiği rüyasını görme uykusuna yatan ve sinsice fırsatı bekleyen ve bunu gören Sinekler sevinç çığlıkları içerisinde büyük sürüler halinde İnekistan’ a girerek ineklere saldırırlar.
Ayaklarında pisliklerle ve ağızlarındaki kan artıklarıyla, İneklerin üstüne serbest ve korkusuzca dalıp çöreklenen sineklere karşı ineklerin tek savunma silahı, ölüm kırbaçları kuyrukları yoktu artık ne yazık ki.
Bunu gören inekler dost diye bilip yanlarına aldıkları ve sözlerine kandıkları Vakvakçı Kurbağa ile Kurnaz tilkinin oyununa geldiklerini ve ihanete uğradıklarını anladılar ama artık sineklerin hışmından kurtulup kanlarının emilmesine engel olamadılar.
Bir deri… bir kemik… kalarak telef/helak oldular. Bu ne böyle demeyin.Masal işte.
Kıssadan hisse… Alana ve anlayana!