PAZARCIK’TA SİYASETE KURBAN ARAMAK?

Biz küçükken çok büyüktük. Herkesi kuşatan büyük umutlarımız, sonsuz hayallerimiz ve bitmez tükenmez sevgimiz, sevdamız vardı.
Mesele kollarımızı bir açardık dünyayı kucaklardık. Şimdi büyüdükte ne oldu.
Büyüyen bedenimizle beraber yüreklerimizde büyüdü ama ayazlarda kalmış yüreklerimiz, donmuş bir ölüden farksız,
Kendi kozasını örerken ölümünü hazırladığının farkında olmayan İpek böceği gibi…
Nefsin esaretinde, bir yanda “inş ve cin şeytanların” ortalığı karıştırdığı, öte yanda “Vicdanın sesinin yönlendirdiği” doğrular üzerindeki bir hayatta, siyaset ve politikanın peşinde sürüklenip duruyoruz.
Dünyada alışılmayacak bir şey yok aslında ama alışılmak istenilmeyen haller var ki; politik ahlak ve tutum da bunlardan biri benim için. Hazmedemiyorum ve alışamıyorum ne yapayım.
Boşalan Ak Parti Pazarcık ilçe başkanlığı koltuğuna oturmak için yapılanları görüp/duyunca umutlarımız, hayallerimiz ve sevgimiz fırtınaya tutulmuş saman çöpü gibi savrulup dağılıyor.
Bunun için mi büyütmüştük biz değerlerimizi.
Hani kucaklayıcı, birleştirici bir misyon ile adalet ve barışı getirecektik insanlığa.
Hani Osman’ın hilafete gelirken, peygamberin vasiyetine rağmen akrabalık bağı zafiyetinden dolayı yönetime getirdiği akrabası Mervan bin Hakem’in kendi sonunu ve ümmetin dağılmasına sebep olduğu gibi biz de kabilecilik yapmayacak ve “yakıtı insanlar ve taşlar” olan cehennemlerde yanmamak için çok büyük çabalar sarf edecektik.
Hani Hak yerine gelsin batıl zail olsun diye siyasi arena da saltanata karşı mücadele eden Ali gibi, Hakkı üstün kılmak, adaleti tesis ve hâkim kılmak için mücadele edecek ve icap ederse bu uğurda her şeyden vazgeçip canımızı seve seve heder etmeye and etmiştik.
Hani bu iş için hangi makam ve iktidara gelirsek gelelim, güç zehirlenmesi yaşamayacak, devletin bırakın malından, mesaisinden “bir mum ışığı bile olsa” almayacak ve makam koltuğunda oturmayı “ateşten bir gömlek” gören Ömer olup güç ve iktidar önerdiklerinde “bir evden bir kurban yeter” diyecek erdemliğe ve tevazu’ya sahip olacaktık
Hani aile ve soy hanedanlığı sevdasında, birilerinin mazlumiyetleri üzerine ve dilin uydurduğu mazeretlerle saltanatı hâkim kılmaya çalışanlara boyun eğmeyen Hasan gibi her türlü
zehiri içmeye amade, Hüseyin gibi aç ve susuz, bedenlerimizi kılıçlara doğratmaya niyet etmiştik.
Hani ikiyüzlü münafıkların kardeşliğimizi, birlik ve beraberliğimizi bozmaya yönelik iftira ve fitnelerine karşı Ali gibi uyanık siyasetçi olacak ve “Ey Ali. Senden önceki halifeler zamanında huzur ve sükûnet vardı. Neden senin zamanında kargaşa ve kavgalar başladı.” diyen münafığa
“Onlar zamanında ben ve benim gibiler vardı. Lakin şimdi, benim zamanımda da senin gibi münafıklar var da ondan.” diyen Ali gibi
doğruları münafıkların yüzüne haykıracak cesarete sahip olacaktık.
Yani kısacası, “Ateşten gömlek” konumunda iktidar ve makam aracı olan başkanlık koltuğuna talip olanlar bilmelidir ki;
Eğer buradan hırs ve emellerinizin sonucu güç, şöhret, para ve makam beklentisinde;
Firavun, Nemrut ve Karunlar çıkarma hevesinde iseniz bilin ki; buradan size ekmek çıkmaz.
Yok, eğer hak, adalet ve ahlakı tesis etmek olan bu dava için;
Bir ömür heba etmek, zamanınızı ve maddiyatınızı sarf etmek ve icap ederse eşinden, işinden ve sevdiğiniz her şeyden vazgeçmek ve bunun için gerekirse canını vermek derdinde iseniz…
İyi bilin ki;
Belki bu dünya da umduğunuzu bul(a)mazsanız da öteki dünya da bunun karşılığını kat kat fazlasıyla bulacaksınız.