MEHDİ, MESİH, İSA’MI GELDİ 2
Geçen yazımızda Mehdi’yi açıklamıştık. Mesih konusuna ise nispeten değinmiştik. Bu gün inşallah yüce kitabımız Kuran’da Hz. İsa ile ilgili bir kaç ayete göz atalım:
“O zaman Allah Ey İsa! demişti, Seni Ben ölüme yollayacağım ve katıma yücelteceğim ve seni küfreden kimselerden arındıracağım; sana uyanları, Kıyamet Gününe kadar (ve o günde) inkar edenlere üstün kılacağım: Sonra hepinizin dönüşü Bana olacak. İşte o zaman anlaşmazlığa düştüğünüz konularda aranızda Ben hüküm vereceğim.”(Âl-i İmran 55).
“Ben onlara bana emrettiğin, Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin! demekten başka bir şey söylemedim. Ve onların arasında yaşadığım sürece yaptıklarına şahitlik ettim. Fakat ne zaman ki Sen benim canımı aldın, artık onların gözetleyicisi yalnızca Sen oldun. Zaten Sen, her bir şeye ta özünden şahitsin.” (Mâide 117).
Ayetler ortada, Allah Hz. İsa’nın öldüğünü burda açıkça söylüyor. Hatta bazı dilcilere göre teveffa kelimesi sadece ‘öldü’ anlamına gelmiyor. Bir de sanki cenaze işlemleri yapıldı gibi anlaşılıyor. Bilmiyorum yoruma gerek var mı? Burda geçen teveffa kelimesine mecazi anlam olan uyku veya öldürmeksizin çekip katına alma anlamı verenler olmuşsa da Kuran Hz Peygamberden önce hiç kimseye ölümsüzlük bahşedilmediğini açıkça bildirir. Buyrun;
“(Ey Peygamber!) Biz, senden önce yaşamış hiçbir insana ölümsüzlük bahşetmedik. Hem sanki sen öleceksin de, onlar ebediyyen yaşayacaklar mı?”(21:34).
“Her can ölümü tadacaktır; şu da var ki, Biz sizi seçip ayırmak için hayır ve şer ile sınava tabi tutuyoruz: zaten sonunda bize döneceksiniz.” (21:35).
“Biz onları yemeğe bile ihtiyaç duymayan varlıklar olarak göndermedik; dahası onlar ölümsüz de değildiler.” (21:8).
“(Ey Nebi!) Biz senden önce de yemek yiyen, çarşıda pazarda dolaşan insanlar dışında hiçbir peygamber göndermemişizdir. Bazılarınızı diğerleriniz için sınama vesilesi kıldık ki, bakalım sabrediyor musunuz? (Bunu siz öğrenesiniz diye böyle yaptık); yoksa senin Rabbin zaten her şeyi görmektedir.” (25:20).
Bilmiyorum yeter mi? Yetmez diyorsanız biraz daha açmaya bakalım. Hem zaten bir tarafta Allah mekandan münezzehtir diyeceksiniz, bir taraftan da İsa göğe, Rabbinin yanına gitti diyeceksiniz. Önce şuna karar verin; siz müşriklerin inandığı Allah’a mı inanıyorsunuz? Onlar Allah göklerin Allah’ı diyerek ona mekan tayin ediyorlardı. Peki siz ne düşünüyorsunuz? Allah göklerin Allah’ı mı yoksa herşeyin, her yerin Allah’ı mı? Mekandan ve zamandan münezzeh midir? Elbette ki Allah, zamandan ve mekandan münezzehtir.
Peki neden İsa’nın göğe yükseldiğine inanılıyor? Oysa buradaki yükselme yüksek derece ve yüksek makam olarak anlaşılmalıdır. Zaten bu manada ğöğe yükselme olarak bakarsak Hz. İdris’te bu ikrama nail olmuştur. Yani İsa gelecekse eğer İdris’te gelecektir.
“Bu kitapta İdris’i de gündeme taşı! Elbet o da doğruluk ve dürüstlük abidesiydi, (yani) bir peygamberdi.” (Meryem 19:56). “Ve biz ona da yüce bir konum bahşetmiştik.” (Meryem 19:57). Burada yükselme manasına gelen ‘ref’ kelimesi geçmektedir.
Sözün kısası İsa gelecek diye ufka bakıp dağıtmanın bir anlamı yok. Kula çabasının karşılığı vardır. Kim ne kadar emek harcarsa o kadar mükafat, o kadar ödül alacaktır. Yahudilerin Hz. Musa’ya dediklerini tekrarlamaya gerek yok; Bir şey bekliyorsanız ‘kalkın ve insanları uyarın.’ (74:2)
Selametle..