MAZLUMLARA LÜTFETMEK
Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları varisler kılalım. Kasas 5
Güzel bir atasözümüz vardır “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.” diye.
Güncelliğini her zaman koruyan bu söz geçmişte nasıl taşları yerine koyduysa günümüzde de deyimi caiz ise taşı gediğine oturtuyor. Çünkü dünyası deniz, düşüncesi balık, ömrü kelebek ve yaşamı sazan olan bazı insanlar kendi güç, otorite ve çıkarlarına ters düşen fikir ve doğrularla karşı karşıya kaldığında elindekileri kaybetmeme adına o güne kadar doğru ve iyi görünen birisi olsa bile riyakâr bir tavır ve yalanlarla saldırıya geçer. Pası törpülenmiş dilin yuvarladığı Söz, kelime ve eylemlerini süsleyerek kendi yanlışlarını doğru, doğruyu da yanlış gösterme sevda ve hevesiyle doğruyu sürgün hatta yok etmeye çalışır.
Tüm bunları niye anlatıyorum diye merak etmişseniz söyleyeyim.
Sistemler doğru veya yanlış, kendi otorite ve devamlılığını sağlamak için kurallar koyarlar. Fakat bu kuralları uygulayanlar sistem entegrasyonundan mı, sistem baskısından mı yoksa sistemin onları; düşünce yetisi alınmış robotlara dönüştürdüğünden mi? ne hikmetse bilinmez ama, yoksa ezber uygulayan zihniyet anlayışı kolaylarına mı geliyor ki akıl, düşünce, inisiyatif ve çözümden uzak bir davranış sergilemeyi yeğliyorlar.
Çözüm değil problem, akli değil hissi, bilgi değil ezber, vicdan değil nefsanî bir tutum sergilemek işlerine ve kolaylarına geliyor. Çünkü “Evet” denilirse yapılacak iş vardır. Onun için “hayır” demek daha kolaydır.
İş (hizmet) değil emir vermeye alışan yüreği örümcek ağına mahkum, vicdanı köle pazarında satılığa çıkartılmış bu ayrıcalıklı, dokunulmaz sınıf anlayışındaki zihniyet değişmedikçe, var olma gayesi devam ettiği sürece, ülke ve toplumda çözüm değil problem üretmeye devam ederler. Sonuçlarını topluma yansıtmalarına her gün şahit olmuyor muyuz?
Millete hizmet etmek için mevcudiyeti var olan devlet kutsallaştırılarak aslı görevinden uzaklaştırılarak, devlete hizmet eden bir millet düşüncesini hâkim kılma rüyasını görenleri uykularından uyandırmadıkça hiçbir şey doğru gitmeyecektir.
Yani yanmış hayatların külleri ile örtülmüş köz misali her an alevlenmeye müsait bir yaşam içerisinde, küllerin altındaki közü
harekete geçirecek bir nefes olmak varken neden işi deli poyraza teslim edelim.
Gelin hayatlarımızı mahkûm ettiğimiz zihinsel mahpuslardan kurtulmak için başkalarına değil kendimize gelelim.
“Dervişin fikri neyse zikri de o olur.” anlayışı babında, olaylara iyi bakalım ki iyi olsun.
Doğruların bize yol, rehber ve hayat olması dileği ve umuduyla….