LA ve İLLA
Allah; İnsana hatırlatma ve uyarma babında vahiy kaynaklı, din sahibi bir Resul gönderiyor. Bu örnek Resule ilk görev veriliyor. “LA İLAHE İLLALLAH”
Hakikatin tek gerçeği bu iki cümle ne anlatılmıyor ki:
Kurtuluş reçetesi mi desem,
Varoluşun gerekçesi mi desem?
Kısacası ben buna dirilişin bileşkesi ve
tek gerçeği diyorum.
Allah’ın varlığına inanan İblis inandığı halde neden kâfir oldu?
Peygamber akrabası olan Ebu Lehep, tevhit kelimesini niçin söylemedi de
ateşin babası oldu?
Kendilerine kitap verilen din sahipleri, hakkı bildikleri halde niye kabullenmediler?
Tüm bu soruların cevabı ne?
İşte tüm bunların cevabı ve sırrı,
Tevhit kelimesindeki “La-(Hayır-Ret)” ve “İlla (Yalnız-Kabul)” kelimelerinde saklıdır.
Allah, Kendisini bilmekten, tanımaktan önce Yarattığından “La” demesini istiyor. Yani Hayır. Neye Hayır.
Allah dışındaki tüm güç, kuvvet, iktidar,
put ve tanrılara… Hayır!
Allah’ın vahyi dışındaki tüm söz, fikir, ideoloji, hukuka… Hayır!
Sevgiyi ve İtaati Allah’tan üstün tutan
tüm sevgilere… Hayır!
Dünya, makam ve iktidar sevgisine…
Mal, evlat ve kan bağı sevgisine…
İçine şirk bulaşmış peygamber sevgisine…
Kişiyi doğru yoldan saptırmaya çalışan vesveseci şeytana…
Kötülüğü emreden nefse… vs… Hayır…
İşte tüm bunları Şeytanlar, Ebu Lehebler ve kendilerine ilim verilen din sahipleri,
çok iyi biliyorlardı. Onun için “La” ve sonrası “İlla” demediler. Diyemediler
Bu kelimeciklerin bir kar tanesinden bir çığa nasıl dönüşüp,neler yapabileceğini ve bununla neyi kabul edeceklerini, karşılığında da hayatlarında nelerin değişeceğini ve dünyalıklarınındada
neleri kaybedeceklerini çok iyi biliyorlardı.
Şeytan, Enaniyeti ve Egoizmi.
Ebu Lehep, Dünyalık itibar ve İktidarı.
Din sahipleri de, Dünya ayrıcalığı ve saltanatını ve daha birçok şeyi kaybedeceklerini çok iyi biliyorlardı.
İşte bu duygu ve düşünceler idi onlara
“La” dedirtmeyen.
Allah dışındaki her şeye “La” dediğimizde bu sefer de Allah “İlla” deyin diyor.
Yani; Yalnız, Tek Allah. Ancak Allah.
“İlla “İlahlar yerine Ehad koymak demek
Çokluk yerine Teklik,Sahte yerine Gerçek, Kötülük yerine İyilik, Çirkin yerine Güzel,
Boş yerine Dolu, Yanlış yerine Doğru, İsyan yerine İtaat, Söz yerine Eylem,
Nefis yerine Vicdan, Cehalet yerine Akıl… koymakdemek.
Yoksa Kişi, Gece-Gündüz tevhit kelimesini ağzı yoruluncaya kadar söylese bile “La “ ile “Karanlığa yok”,
“ İlla ” ile de “Aydınlığa evet “ demedikçe, ne susuzluktan kıvranan beşerin önüne konulan zehiri görebilir ne de İnsanın ömür katan şerbetlerin tadına varabilir.
Allah, İşte insana böyle lütufkâr sunumlar sunuyor. Tüm bu lütuf ve mağfiretine, “İşittik ve İsyan ettik değil.” “İşittik ve İtaat ettik diyelim” ve kendimize gelelim.