İnsanlık Karaya Vurdu
Evet dostlar geçtiğimiz hafta, geride bıraktığımız bir yılın muhasebesini yapmakla ilgili bir kaç satır yazmıştık. Kısmetse bu hafta da -eğer kısmet olur da yaşarsak, Rabbim ömür verirse- yeni girmiş olduğumuz yılın sonuna kadar ne yapabileceğimizin muhasebesini yapalım inşallah. En kısa zamanda sizi, müsait olduğunuz bir zaman dilimini ayırarak sessiz ve tek başınıza olduğunuz bir ortamda bir saatlik bir tefekküre (düşünmeye)davet ediyorum. Çünkü Rabbimiz insanoğlunun mutluluğu için resulleri vasıtasıyla gönderdiği mesajında defalarca dönüp dönüp düşünmemizi ve akletmemizi bize öğütlüyor. İletişimin yeryüzünde bu kadar yaygın olduğu bir zamanda kimse kimseyi duymaması neden acaba? Neden kimse kimsenin halini sorumuyor acaba? Evi yıkılmış, enkazda ailenin fertleri yitirlmiş, kalan fertler daha iyi yaşayabilmek umuduyla köyünü, memleketini terketmesi için zorlanmış, başka yerlere gitmek için denizlerde boğulmayı göze almış, boğulmuş, ölmüş kimin umrunda? O anlık bir hüzün, gerisi normal seyrinde devam eden hayat. Oysa çoğu zaman biz çevremizde yaşanan olumsuzluklara müdahale edebiliriz. Ne kadarına edebilir ki diyebilirsiniz. Hiç önemli değil, en azından gücümüzün yettiği kadar müdahil olmalıyız. Zaten biz gücümüzün yettiğine müdahale edersek, gücümüzün yetmediğinden biz sorumlu değiliz. Belki şunu diyebilirsiniz; ‘Onlar da kendi memleketlerine sahip cıksalardı.’ Onun hesabını Allah onlara soracak. Peki bize neyi soracak? Evet, bize de orada bir yetim, dul, hasta ya da yaralı, ihtiyaç sahibi vardı. Ne yaptın diye sormayacak mı? Cevabımız ne olur acaba? Vicdanı hala ölmemiş olan herkes kendini biliyor. Ta uzaklardan gelip bu mazlum ümmetin coğrafyasını karıştıranlara da birkaç söz söylemek istiyorum; Ey kapitalistler, ey siyonistler, ey mataryalistler bu ümmetin sizinle başa çıkacak ne silahları ne de orduları var. Ama sizin hesap edemediğiniz bir şey var. Attınız bombaları Haleb’e, Hama’ya ya da başka bir yere.. Yüzlerce çocuk, yaşlı, masum insanları öldürdünüz, hayatlarına son verdiniz. Siz farkında değilsiniz lakin sizin ve sizin zihniyetinizde olanların çocuklarının da meyhanelerde, barlarda ruhları ölüyor. Çünkü siz insanlığınızı yitiriyorsunuz. Ama şunu unutmayın ki ey yahudiler, Hayber Kalesi içinde kimse bize dokunamaz diyordunuz. Ey Bizans’ın varisleri, Fatih surları toplarla döverken sizin atalarınız Ayaysofya’da kendilerinden emin, meleklerin cinsiyetini tartışıyorlardı. Burda iki ayetle yazımı sonlandırmak istiyorum: “Yoksa sen bunların çoğunun işittiğini, akledip düşündüğünü mü sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, hatta yolca, hayvanlardan da şaşkındırlar.” (Furkan 44) “Her ümmet için belirlenmiş bir süre vardır. Süreleri dolunca ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçerler.”(Araf 34). Yorumu size bırakıyorum.
Selam ve dua talebiyle.