DÜĞÜNLER : ÖZEL VE GÜZEL GÜNLER

Hayat bir süreçtir. Bu süreç hayata gözlerimizi açtığımız anda başlar ve hayata gözlerimizi yumduğumuz anda biter. Şu üç günlük hayat diyoruz ya, “dün, bugün ve yarın” dediğimiz, üç gün ediyor. Esasında ne dün var, ne yarın var. “Bugün bittiğinde dün oluyor, yarın geldiğinde bugün oluyor.” Yani hep bugünü yaşıyoruz. Bugün var bugün. Başkası yok. Bugün içinde de, yaşamakta olduğumuz an var. İşte o an bu andır. Kıymetini bilmek ve değerlendirmek gerekir.
Gerçek bu olmakla birlikte, biz adetten olarak, yine bu Dünyaya üç günlük hayat diyelim. Evet, bu üç günlük hayat çok süratli geçer. Göz açıp kapamak kadar hızla geçer. Bir bakmışsınız açmışsın gözünü Dünya’ya ve bir bakmışsın yummuşsun gözünü Dünyaya. Hayat dediğin “göz açıp kapamaktır.”
Göz açıp kapamak kadar hızla geçen hayatta, doğum ile başlayıp ölüm ile biten bu hayatta, çok özel ve çok güzel günler vardır. Allah herkese nasip eylesin.
İşte çok özel ve güzel günlerden bir tanesi de “düğün günleridir.”
Biz de bu güzel ve özel günleri bizzat kendi hayatımızda bundan 26 yıl önce tüm akrabalar, dostlar ve arkadaşlarla birlikte Pazarcık’ta kendi mahallemizde yaşadık ve evlendik. İki gün önce de Oğlumun evlendirirken, bu özel ve güzel günü Kahramanmaraş Hünkar Düğün Salonunda bir kez daha tüm akrabalar, dostlar ve arkadaşlarla birlikte yaşadık. Rabbime (cc) sonsuz hamd ve şükürler olsun. Hem evlenmek güzel ve özel ve hem de çocuk evlendirmek özel ve güzel. Hayatta bundan başka ne var ki? Allah (cc) herkese de nasip eylesin, hayırlısı ile.
Düğünler özel ve güzel günler dedik ya, biraz da, düğünlerden çıkarttığım, (hem kendi düğünümden, hem Oğlumun ve hem de çevrede eş-dost ve akraba düğünlerinden çıkarttığım) derslere ve tecrübelere değinmek istiyorum: “Düğünler, sade ve basit olmalıdır. Gel gör ki, gelenek ve adetler ağır basıyor. Bu çoğu zaman mümkün olmuyor. Düğünler masraflı oluyor. Düğünler gösterişli oluyor. Allah (cc) tüm akraba, dost ve arkadaşlara düğün yaparken yardım eylesin.”
Düğünlerde eş-dost ve akrabalar katılım sağlamalıdır. Düğünlerin özel ve güzel olmasını, katılımcılar beliyorlar. Bir düğüne ne kadar çok insan, ne kadar çok eş-dost ve akraba katılırsa o kadar güzel ve o kadar özel oluyor. Maşallah.
Düğünlerde takı ve hediyeleşmeler de herkes gücü oranında mutlaka katkı sağlamalıdır. Çünkü düğün sırasında gösterilen değeri, bu hediyeleşme ve katkı gösteriyor. Katkı sağlamaya gücü yetmeyen ya da gücü yettiği halde cimrilik eden aynı değildir. Katkı sağlamayı istediği halde buna gücü yetmeyen baştacıdır ve “Allah razı olsun” duasını hakeder. Düğünlerde cimrilik edenler yalnızca kendisine cimrilik eder. Allah (cc) cömertleri sever. Allah (cc) cimrileri sevmez.
Düğünlerde takılan takılar ve getirilen hediyeler elbette vakti ve zamanı geldiğinde, yani o takı ve hediyelerin sahiplerinin de düğünü olduğunda “fazlasıyla” iade edilmelidir. Burada şu hususu özellikle belirtiyorum: “Bir insanın durumu ve varlığı iyiyse, kendisine yapılan iyiliğe fazlasıyla karşılık vermelidir. Yani kendi düğününe getirilen hediyelerin illa aynısıyla değil, fazlasıyla iade etmelidir. Böylece dostluklar da fazlalaşır. Bunu yapamıyorsa, yani fazlasıyla iade edemiyorsa, o takdirde aynı hediyeyle düğüne katılmalıdır.”
Şimdi buraya kadar yazdıklarım, bir düğün için örf ve geleneklere uygun olan ve hayatın tabi akışında sosyal ilişkilerde geçerli olan kuraldır. Bu kurala uymak sosyal ilişkileri ve dostlukları geliştirir ve pekiştirir.
Şimdi söyleyeceğim ise, “yardımlaşma ve destek” ile ilgilidir. Yani bir düğüne katılmak ve düğünde gereken maddi yardımları yapmak, esasında “sırf rıza-i ilahi için, yani, Allah rızası için olmalıdır.” Siz bu rızayı elde etmek için o düğüne giderseniz, zaten sizin de düğününüze de insanlar, Rabbimin sevk ve yönlendirmesiyle gelirler. Çünkü, “Rabbim (cc) iyilik yapanların yardımlarını ne bu Dünya’da, ne de Ahirette zayi etmez.” Siz rıza-i ilahi için düğünlere gidip de yardım ve katkıda bulunduğunuzda, bir taşla iki kuş vurursunuz, “hem sizin de düğünlerinize gelirler ve hem de Allah’ın rızasını elde etmiş olursunuz.” Bundan daha büyük mutluluk olur mu? Olmaz elbette.
Yazımın bu noktasında Lokman Suresi 16. ayeti dikkatlerinize sunuyorum: (Lokman, öğütlerine devamla şöyle demişti:) Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.”
“Düğünler: Özel ve Güzel Günler” başlıklı yazımda bir hususu daha belirterek yazımı sonlandıracağım. Düğünlere, o yöredeki siyasilerin ve Milletvekillerinin katılması çok çok önemlidir ve düğün sahipleri tarafından çok büyük bir şükran ve teşekkürle karşılanıyor. Bu siyasilerin bir kısmı o düğün sahibi ile önceden önceden dostluğu da olabilir. Diyelim ki, hiç dostluğu yok ve sırf bir siyasi kimliği ve Milletvekili ya da Belediye Başkanı olduğu için o düğüne katılmış ve mutluluğu payalaşmış ise büyük bir şükran ve teşekkürü hakediyor. Biz de düğünümüze iştirak eden siyasileri ve Milletvekillerimizi unutmadık ve bu yazıda da bir kez daha teşekkür ediyoruz. Bu kapsamda, Kahramanmaraş Milletvekilimiz İmran Kılıç’a, 12 Şubat Belediyesi Başkanı Hanefi Mahçiçek’e ve 24. Dönem Milletvekilimiz ve Dostumuz Ağabeyimiz Sıtkı Güvenç’e hassaten tekrar teşekkür ediyorum. Bu vesile ile şu noktayı da dikkatlerinize sunuyorum: Halk’ın arasında 24 saat dolaşan, düğünlerine katılan ve cenazelerinde bulunan siyasiler ile halkın arasında görünmeyen siyasiler bir değildir. Bunları yer ve vakti geldiğinde halkımız değerlendirmektedir ve “herkes ne ektiyse onun karşılığını alacaktır, vesselam.”