DİNDE AKLIN ÖNÜNDEKİ ENGELLER 4 -Kalıpçı-şekilci dini anlayışlar-
Toplumda dindarlık, genellikle bir takım söz ve davranış kalıplarının şekli olarak yerine getirilip getirilmemesi ile ölçülür. Toplumda dindarlık, genellikle bir takım söz ve davranış kalıplarının şekli olarak yerine getirilip getirilmemesi ile ölçülür. Bir kişi, “iyi günler” yerine “hayırlı günler”; “merhaba” yerine “selamünaleyküm” diyorsa, altın yüzük yerine gümüş yüzük kullanıyorsa, “Allah razı olsun” cümlesini ağzından hiç düşürmüyorsa, tuvalete sol ayakla giriyor, yatarken hep sağ tarafına yatıyorsa, namazını kılıyor, orucunu tutuyorsa dindar kabul edilir. Bunları söyleyen ve yapan kişiler de kendilerini dindar olarak kabul ederler. Ancak doğruluk, dürüstlük, sorumluluk, alçak gönüllülük, merhamet ve hoşgörü gibi ahlaki özellikler, doğru bilgi ve doğru inanca sahip olmak; her zaman bu söz ve davranış kalıplarının yerine getirilmesiyle doğru orantılı değildir. Din sadece kalıplaşmış söz ve davranışlara indirgendiğinde, din konusunda aklı kullanma minimuma iner. Çünkü kalıp bir takım söz ve davranışları yerine getirmek için görülen/duyulan şeyleri tekrar ve taklit etmek yeterlidir. Peki, gerçekte de dindarlığın belirtisi, sözler ve davranışlar değil midir? Evet, elbette ki öyledir… Ancak “kalıp” sözler ve davranışlar değil… Kişinin ahlakının ve karakterinin bir yansıması olan; duruma göre, doğaçlama gelişen; ezberden değil kendiliğinden oluşan sözler ve davranışlar… Kişinin, ailesine karşı ya da yardıma muhtaç insanlar karşısında, haksızlıklara şahit olduğunda, kendi menfaati ile adalet arasında bir tercih yapması gerektiğinde sergilediği tutum…Söz ve davranışlardır gerçek dindarlık… Allah’ın emrettiği, şekilsel unsurları da olan, namaz, oruç gibi ibadetlerin amacı da, kişiyi doğru, dürüst, yardımsever, erdemli insan haline getirmektir.Oruç sadece aç kalmak için değildir. Namaz sadece eğilip kalkmak ve anlamadan bir şeyleri tekrar etmek için değil…Kuran, hiçbir şey anlamadan Arapça kelimeleri seslendirmek için değil…Din, insanları iyi-doğru-sağlam karakterli hale getirmek; topluma barışı, güvenliği ve huzuru egemen kılmak için vardır.
Dindeki bütün sınırlar, emirler, yasaklar ve tavsiyeler bunun içindir. Bu emir ve yasakları dikkate alırken, asıl özden kopmamak gerekir.Oruç bir eğitimdir; kişiyi disipline eden ve diğer insanlarla empati kurmasını sağlayan…
Namaz, Allah’a teşekkür etmek içindir, onu anmak için, ondan yardım istemek ve bu şekilde hayatın zorluklarıyla baş edebilmek için…
Namazı amacına uygun olarak kılan kişi; uğurlu kalemlere, okunmuş pirinçlere, türbelere, büyücülere ihtiyaç duymaz.Kuran, bir başucu kitabı, bir kılavuzdur;İslam’ı öğreten, peygamberlerin yaşamlarından kesitler sunan, öğütler veren…Din ancak bu şekilde anlaşıldığında, akıl, kritik düşünme, vicdan ve ahlak devreye girer.
Dini sadece şekilsel ve kalıpsal olarak ele almak, bu şekilde içi rahatlatmak; ancak düşünce, ahlak ve karakter yapısının değişip düzelmemesi…
Bu Kuran’ın öngördüğü bir durum değildir.Din insanları dürüst, çalışkan, alçakgönüllü, merhametli, duyarlı, edepli, olgun, özverili, onurlu, fedakar hale getirmelidir; getirmiyorsa hangi davranış kalıbı yerine getirilirse getirilsin, o gerçek dindarlık değildir.
Din salt birtakım şekilsel unsurlar düzleminden anlaşılırsa; aklın bir kenara itilmesinin yanı sıra; ibadetlerin insana kazandıracağı ahlaki özelliklerin oluşması, İslam’ın öngördüğü dürüst kişiliğin ve barışçıl toplumun meydana gelmesi pek mümkün olmayacaktır.Şimdilerde olmadığı gibi… (ALINTI)