ÇOCUKLAR AĞLAYINCA!
Size ne oluyor da Allah yolunda ve “Rabbimiz bizi, idarecileri zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli gönder bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz adamlar, kadınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz? Nisa:74
Dünyada özellikle Ortadoğu’da zulüm ve vahşetle nice Müslüman erkek, kadın ve çocuk katledilirken sanki Yemen’e huzur, Suriye’ye barış, Afrika’ya özgürlük gelmiş gibi birden bire bıçak keser gibi gündem İsrail’in yaptığı Kudüs meselesi ile değiştirilip olay farklı bir mecraya çekiliyor gibi pis kokular geliyor burnuma.
Orta doğuda her şey süt liman oldu da bir Kudüs mü kaldı da bizim mi haberimiz yok?
Evet, Kudüs elbette ki önemli ama gündem yapılan Kudüs; protestolar sonucu İsrail’le anlaşmaya yol mu aralanıyor acaba? diye düşünmeden edemiyor insan.
Yoksa “Zirvesi Kıtal olan Cihat” ruhu alınmış Müslüman denilen halkların zaafları ve iyi niyetleri kullanılarak test mi ediliyorlar?
Sana bırakıyorum Ya Rab!
Kendimi, geleceğimi ve yüreğim Kudüs’ü…
Sana bırakıyorum, sana havale ediyorum bu Miskin tevekkülcü anlayışa sahip Müslümanım diyen yığınları ve ölüleri…
Dünyanın çeşitli yerlerinde bilhassa Müslümanların maruz kaldığı zulümlerden daha kötüsü Müslümanların bu zulüm ve vahşete verdikleri tepkilerin sıradanlaşmasıdır.
Küresel Siyonizm ve emperyalizm gözlerini biz Müslümanlara dikmiş dururken;
Tarihin sayfalarındaki ihtilaflı konuları gündeme taşıyarak birbirlerini tüketmeye çalışan
“Ey iman edenler. İman ediniz” ayetine maruz kalmış ve Münafıklıktan, dünya malı ve dünya sevgisinden bir taşla iki hatta üç kuş vurma hesabını yapan,
Biz çelişkiler içerisinde bulunan acizler mi Kudüs için ayağa kalkacağız?
Yalnızca ekranlar karşısında bağırarak boy gösterip, paylaşımlar yapmakla görev ifa ettiğini zannetmekle değil, zulmü ortadan kaldıran Adalet kılıcını kuşanmadan,
“Senin acın benim acım” dedirten ve bunun sonuncu paylaşım ve fedakârlık gerektiren kardeşlik ruhuna sahip olmadan,
Bırakın Kudüs’ü, Suriye’yi, Yemen’i kurtarmak kendi nefsimizi bile kurtaramayız.
Tüm yaşananlar karşısında Venezüella devlet başkanınınbile tahammül edemeyip “Yerin dibine batsın kınamalarınız, Ne zamana kadar katliamlara sesiz kalıp susacaksınız?” diye sarf ettiği kelime ve cümleler karşısında;
“istese İsrail’i tükürüğü ile boğar.” denilen Müslüman halkların sessizliğini ve ümmetin bu içler acısı silik söylem halini görünce umudum maalesef büsbütün kırılıyor.
Öte taraftan da; Siyonist ve emperyalist şer güçlerinin her türlü şiddet içeren ölümlerine meydan okuyup kafa tutan yarının umutları, adeta büyümüşte küçülmüş çocuklarını görünce geleceğe dair umutlarım yeşeriyor.
Tarihiyle övünmekten başka öteye gitmeyen, İşin edebiyat ve hamaset kısmını çok iyi beceren ve hayata dair öncelikleri değişen bizler değil de; belki zulme taş tutan, ölüm denilen silahlara ve “Her gürültüyü kendi aleyhlerine zanneden korkaklara” boy gösteren şu çocuklardan umut bekler olduk maalesef.
Unutmayalım ki; Kudüs öncülüğünde dünya yeni doğumlara gebe kalacaktır inşallah.
Şöyle ki: Mahallenin birinde; “Canıma bir şey gelmesin” korkusuyla tedbirci ve akıllı davrandığını zanneden fakat çalacak eşya kalmayınca hırsızın canına ve namusuna da kastedileceğini düşünemeyecek kadar gaflet içerisinde olan bir ev sahibinin evine bir hırsız dadanır. Hırsız bunca acemi davranış ve sese rağmen uyanmayan bir aile ile karşılaştığını sezince evi yol etmiş. Gel zaman git zaman bir süre sonra bu ailenin bir çocuğu olmuş. Bir zaman sonra hırsız bir gün yine eve hırsızlık için girmiş. Tedirginlik korkusu taşımayan hırsız rahat davranmanın sonucu çok fazla gürültü çıkarınca, beşikteki çocuk uyanır ve ağlamaya başlar. Çocuğun ağladığını duyan hırsız evdekilerin bu ağlamaya uyanacaklarını düşünerek kaçar.
Gaflet ve zillet içerisinde uyuyan bu ümmetin uyanmasına vesile olacak çocukların uyanmaları ve çoğalması umuduyla diyorum ki;
Gün doğmak ta, Anneler ne zaman doğuracak!