ALGI DÜNYASI & SESSİZLİK
Cahil ve zalim olan aciz insanın;
Güce ulaşınca, Tanrılaşma temayülü her zaman var olmuş ve olmaya devam ediyor.
Vicdan ve akıl; Algı dünyasının emrine amade bir şekilde meçhulde yol alırken, idrak ve kalp mefhumundan habersiz
beyin fren yaptı tüm bünyeye, bedene…
Ne ışık kaldı gözde, ne söz dilde…
Beden, ruh, akıl, vicdan, nefis, idrak, inanç, değer… hepsi iflas eşiğinde…
Devrimci kimliğimde, bu devinimlerle savaşırken ben; nefsani beden…
Ve ruhum utandı benden…
Kaçtı bedenimden, benliğimden, kişiliğimden hatta yaşadığım bu hayattan…
Sığıntı liman derken, vardı Arşa…
Tek gerçeğe; Allah’a!Hakikati arza…
Kirli algı dünyasının krallığına soyunmuş çıplak kralların hâkimiyetinin zulüm, kan, sefalet ve yoksulluktan başka bir şey getirmediğini gören algı zihniyetinin neferleri; İbrahim’e, küçücük te olsa ağızlarıyla su getirmeye çalışankarınca olacaklarına, İbrahim’e düşman, nefesiyle ateşi körüklemeye giden kertenkele olmaya namzet, kılıçlarını kuşanmış ve kanla beslenen birer vampire dönüştüler.
Ölümlerine sebep küçücük çıkarlar uğruna.
“Kral çıplak” diye haykıran çocukları alkışlayacakları yerde susturacak bir akılsızlık ve densizlikte…
“Kralımız sen çok yaşa” diyerekten…
İşte bu algı dünyasının elinde bulunan güç (İktidar ve ihtişam) kılıcının oluşturduğu korku, baskı, rant, menfaat ve geçici zevkler sonucu yanlış doğru, zulüm adalet, kötü iyi diye lanse edilerek doğrular, iyiler ve en önemlisi adalet katledilmiş ve bununla yetinilmemiş, doğranmıştır.
Alın size! İşte… Sizin algı yönetimi sonucu kendi yarattığınız dünya…
Katlanılamayacak sefalet, açlıklar… Durmadan akan kadın ve yaşlılarımızın dünyayı sele götüren gözyaşları… Küçücük bedenlerinde, yaşlarında ölümlerle tanışan ve oynayan çocuklar…
Algı yönetiminizle, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmediğiniz bu dünyadan
memnun iseniz, sizin olsun bu dünya…
Öteki dünya bize yeter…
Orman kanunlarının hüküm sürdüğü ormanlar dünyasında, gücüne güvenip zulmeden ve bu gücünden dolayı takdir toplayan Aslan olmaktansa…
Şairin dediği gibi; İnsana sırtıyla yük taşıyarak hizmet eden, sesi ile etrafa rahatsızlık veren değersiz eşek olmak… daha evladır. Değil mi?
“Hayır” dediğinizi duyar gibiyim. Ne de olsa algı sonuçlarını tahmin edebiliyorum.
Değişmek istemeyeceksiniz. Çünkü siz çok akıllısınız biz ise; Eşek…
Neyse, sizi hikâyemle baş başa bırakayım.
İran Şahlarından biri yazdığı saçma sapan şiirleri çevresindekilere okur.
Kimi yalakalıktan kimi de onun zulmünden korktuğu için herkes beğenirmiş.
İran Şahı bir gün şiirlerinden birisini, devrin ünlü şairlerindenKaani’ye okumuş ve görüşünü sormuş:
“Hünkârım buna şiir denmez. Ne vezin,
nede kafiye var, ne de anlam!” demiş.
Şah öfkelenmiş:
“Bu cevabı ancak bir hayvan verir. Atın bunu ahıra.” demiş.
Birkaç saat sonra tekrar Kaani’yi çağırmış yanına: “Kusura bakma” demiş.
“Öfkeli zamanıma denk geldi. Seni orada fazla tuttum. Bu arada şiiri düzelttim.
Oku da görüşünü söyle” deyince, Kaanişiire şöyle bir bakmış: “Şahım” demiş.
“Ben, en iyisi ahıra gideyim!”
Bu sözün üstüne daha ne diyeyim ki!…
Mal, Mülk, Para, Makam, İktidar, İhtişam, itibar,..gibi tüm güçler ve dünyalar sizin olsun. Bize bir hırka yurdunu (Ahiret)bahşeden Allah bizeyeter…