28 ŞUBAT’IN ARDINDAN

Tarihte herkes yirmi sekiz şubattan bahsediyor ama yaşı yirminin altında olan kardeşlerim 28 Şubatın ne olduğunu bilmiyor. Malum bir şubat ayı daha bitiyor, unutulmasın diye bir kaç hatırlatmada bulualım.

1 Şubat: Başbakan Erbakan, kamuoyundan gelen tepkiler ve DYP’deki bazı bakanların “imza koymayız” direnişlerine rağmen üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakan kararnameyi, Bakanlar Kurulu’nda imzaya açtı. Bu olay o günlerde Türkiye’nin yüzde doksandokuzu müslüman olan bir ülkede yaşanıyordu.

3 Şubat: Sincan’daki Kudüs gecesine DGM (Devlet Güvenlik Mahkemesi) inceleme başlattı.

5 Şubat: Sincan halkı dün saban tank sesleriyle uyandı. Ankara Sincan’da KudÜs Gecesi düzenlendi diye tanklar yürütülmüştü. Kudüs’ün bu topraklarda gündeme gelmesi herhalde yerli yahudilere battı

7 Şubat: İstanbul’daki üniversitelerin öğretim üyeleri; iktidarın üniversitelerden elini çekmesini istediler ve Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isteyenlerle mücadele edeceklerini söylediler.

8 Şubat: Anavatan Partisi Lideri Mesut Yılmaz, Türkiye’de büyük bir tehlikenin söz konusu olduğunu iddia ederek, “Refah Partisi’nin tabanı militanlaşıyor, hatta silahlanıyor” dedi.

10 Şubat: Adalet Bakanı Şevket Kazan, “Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” eylemi yapanların şimdilerde bu topraklarda son kırk yıldan beri kan akıtanlarla aynı safta durduklarını görür gibiyim.” diyordu.

14 Şubat: DGM, Sincan davasında Bekir Yıldız ve Nurettin Şirin’le birlikte 9 kişiye daha tutuklama kararı verdi. Neden? Bu topraklarda bu kadar yahudi uşağına rağmen sen kudüsten bahsettin diye.

Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, DYP’li bakanların üniversitelerde türban serbestisi kararnamesini imzalamayacaklarını açıkladı. Gariptir ki bunların hepsi müslüman olduklarını söylüyorlardı.

15 Şubat: Şeriata karşı kadın yürüyüşü yapıldı. Ve ne gariptir ki, o yürüyüşte -yanlış hatırlamıyorsam- ‘ensest ilişki serbest olsun’ pankartları taşındı.

21 Şubat: “İran terörist devlet muamelesi görmeli.” diyen Org. Çevik Bir, Sincan’dan geçen tanklarla ilgili olarak da; “Demokrasiye balans ayarı yaptık” dedi.

– ABD, İran’la yapılan enerji işbirliği anlaşmasının iptalini istedi. ABD İran’a ambargo uygulayın, diyordu ama kendisi paravan şirketler aracılığıyla daha çok petrol alıyordu.

24 Şubat: Süleyman Demirel: “Kim ki, dini siyaset malzemesi yapıp, istismar edip, rejimin karakterini değiştirmeye kalkarsa, karşısında Cumhuriyet Savcısı’nı bulur. Cumhuriyet’in temel niteliklerini değiştirmek için yola çıkacak hiçbir heyetin ömrü uzun olmaz. Savcılar, hakimler görevlerini yapmaktadırlar, yapacaklardır. Medya görevini yapmaktadır, yapacaktır. Cumhuriyetin kazanımlarını koruyacak kadar Türk vatandaşı vardır.” dedi. Bunların üzerine söyleyecek bir şey yok. Onun hesabını Alemlerin Rabbi muhakkak ki soracaktı.

25 Şubat: Oramiral Güven Erkaya: “Aşırı dinci akımlar bugün, PKK tehdidinden daha büyük bir tehlike haline geldi.”

Bu ülkede PKK ne zaman tehdit olarak algılandı ki? Düşünün şubat süresinde tehdit olarak lanse edilenler bu devletin ne askerine nede başka kurumlarına bir taş dahi atmış değillerdi.

26 Şubat: Türk-İş, DİSK ve TESK’ten rejime yönelik tehditlere karşı güç birliği kararı. İstanbul kadın kuruluşları birliği, laiklik için eylem başlattı.

28 Şubat: MGK (Milli Güvenlik Kurulu), Cumhurbaşkanı Demirel başkanlığında toplandı. Türkiye’de 1997’den sonraki dönemde meydana gelen siyasal ve sosyal gelişmeleri belirleyen bu tarihi toplantı, dokuz saat sürdü. MGK’da Atatürk ilke ve inkılaplarının ödünsüz uygulanması kararı alındı. Temel eğitimin sekiz yıla çıkarılması, İmam Hatip Okulları’nın meslek okullarına dönüştürülmesi, irticai faaliyetlere karıştıkları için TSK’daki görevlerine son verilen askerlerin belediyelerde istihdam edilmelerinin önüne geçilmesi istendi.

Bu gün askere ve polise kurşun sıkanların sözcüleri bu devletten maaş alıyorlar. Nerdesiniz balanscılar? Ben söyleyeyim mi nerde olduklarını? Çoğu o kurşun sıkanların yanında. Yayınlanan bildirinin sonunda “tavsiye edilir” kelimelerinin yerine “yaptırım” kelimesinin kullanılması “muhtıra” şeklinde değerlendirildi ve bu tarihten sonra yaşanılan gelişmeler, bu değerlendirmenin bir anlamda doğruluğunu ortaya koydu.

Bunlar yapılırken/yaşanırken diğer yandan koca bir devlet yandaşlara peşkeş çekildi. Hatırlayın içi boşaltılan bankaları, sağa sola peşkeş çekilen ihaleleri… Allah bu millete bir daha göstermesin. Aslında yazılacak daha çok şey var ama bununla iktifa edelim.

Selam ve dua talebiyle.

Muhittin KANDRIMAZ